Üsküp bölgesel heyeti dördüncü bölge salonunda, 20 Ocak 1950 yılı, akşam saatlerinde Arnavut ve Türk Tiyatrosu’nun kuruluş yıldönümü vesilesiyle kutlama töreni düzenlendi. Kutlama töreninde Naum Naumovski - MKP MK Politbiro üyesi, Reis Şakiri MHC Meclisinde Bakan, Kemal Seyfula - Makedonya’da HKC Yürütme Heyeti vb. seçkin üst düzey konuklar hazır bulundu. Kuruluş yıldönümü kutlamaları vesilesiyle bu sahnede yabancı ve yerli yazarların eserleri Arnavutça ve Türkçe çevirileri sahneleneceği bildirildi, ayrıca genç dram yazarların piyeslerine de yer verilmesi öngörülmüştü.1 Gençlik Tiyatrosu 1949 yılın sonbahar mevsiminde kurulmuş. Genç Halk Tiyatrosu’na aktör kadrosu “Yeni Yol” ile “Emin Duraku” KGSD temin etmiştir. Tiyatro’nun müdürlük görevine Abduş Hüseyin tayin edilmiş. Geçen dönemlerde Türk Tiyatrosu’nun karşılaştığı en önemli sorunların başlıcaları; kadro sorunu, repertuvar, mekan ve teknik sorunlar oluşturmaktaydı. Herşeye sıfırdan başlanmış. Kalifiyeli kadro yetiştirmek için tiyatronun kurulmasından hemen sonra, kurslar düzenlenmiş. Kurslar vasıtasıyla sanatçılar, Türkçe ve Arnavutça gramer ile edebiyatı öğrenirken aynı zamanda tiyatro tecrübesi de kazanmış. Tiyatronun gelişme sürecinde dıştan da bireysel yardımlar olmuştur.
Üsküp’ten belli başlı ileri görüşlü kişilerden gelen maddi ve manevi yardımlarla, Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nun çatısı altında bir yıllık eğitim kursu düzenlenmiş, genç ve deneyimsiz aktörler bu kurslar sayesinde, tiyatro sanatı ve sanatçı teorisi hakkında temel bilgiler yanısıra, sahne tatbikatı da yapma olanağı bulmuştur...1950/51 sezonunda Türk Tiyatrosu’nda Çehov’un “Ayı” oyunu sahnelendi, “Şüpheli Şahıs” temsilini Manastır, Ohri, Pirlepe, Resne, Köprülü ve İştip’te sundular. Türk Tiyatro Ansamblosu, Abduş Hüseyin’in yönetmenliğinde Molier’in “Tartif” ve “Hastalık Hastası” piyeslerini hazırladı. 01.01.1950’den 31.12.1950’ye kadar Azınlıklar Halk Tiyatro binasının mekanı Sok.192 No.1 de yer alıyor. O dönemde toplam 25 eleman görev yapmaktaydı, bunlardan 19’u sanatçı, 3 teknik personel ve 3 kişi idarede görev yapıyordu. 9 Temmuz 1950 yılından 10 Şubat 1951 yılına kadar Türk Tiyatro Ansamblosu Makedonya genelinde değişik şehir ve köylerde toplam 20 temsil sundu, 4.790 seyirci bu temislleri izlediği kaydedilmiştir. O dönemlerde Türk Tiyatrosu Nuşiç’in tek perdelik oyunu “Analfabet” ve Çehov’un “Evlenme teklifi” oyunlarını sundu. 1951 yılında Türk Tiyatrosu “Şüpheli Şahıs”, “Analfabet”, “Sinek”, “Dünya Savaşı” ve “Okul Müfetişi” oyunlarını sundu. Aktör ekibi arasında özellikle Şefki Naim ve Şerafettin Nebi üstün başarılarıyla öteki meslektaşlarından ayrıt edilmiş. Tüm aktör ekibi için özel müzik dersleri de düzenleniyormuş, sahne hareketi-mizansyen, aktörlük ustalığı vb. konularda eğitim almışlar.
24 Kasım 1951 yılında Türk Tiyatrosu Y.S. Popoviç’in yazmış olduğu “Kabak” oyunun prömiyerini sundu, oyunun Türkçe çevirisini Kaim Dami hazırladı. Sözkonusu temsilin galası İsa Bey Camii’nin yanında Tıp Okulu’nun Salonu’nda sunuldu. 1952 yılında Türk Tiyatrosu Molier’in “Hastalık Hastası” ve Nuşiç’in “Millet Vekili” oyunu yanısıra, Bora Stankoviç’in “Koştana” oyunlarını sundu. Tüm bu piyesleri Tiyatro’nun Müdürü Abduş Hüseyin yönetti. Üç yıllık dönem süreci içerisinde Türk ve Arnavut Dramı toplam 13 tek perdelik oyun ve 3 tüm gece temsili; “Şüpheli Şahıs”, “Kabak”, “Bir evlenme” oyunları sunuldu. İzleyici sayısı 5.000’ün üzerine ulaştığı kaydedilmiş. Azınlıklar Tiyatrosu kuruluş yıllarında uzunbir süre “doğum sancılarını” yaşadı, “kalifiyeli sanat personeli yetersizliği” ciddi sorunlardan biri sayılır, bunun yanısıra salon sorunu ve gereken araç gereçler, kostümler ile benzer tiyatro malzemesi temin etme konusunda da ciddi sıkıntılar yaşandığı bilinir. 8 Mart 1952 yılında Türk Tiyatrosu Molier’in “Hastalık Hastası” oyunun prömiyerini, üçüncü bölge Halk Cephesi’nin salonunda sundu.
Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nun yeni binası 8 Ocak 1953 yılında hizmete verildi. Tiyatro’da toplam 30 kişi çalışıyordu, kuruluşundan 1953 yılına kadar 10 prömiyer temsil sunuldu. 650 koltuklu Tiyatro salonu mimari özellikleriyle Makedonya’da en iyi tiyatro salonları arasında yer alır. Tiyatro Ansamblosu haftada en az iki temsil sunar, haftanın diğer günlerinde ise farklı amaçlı gösteriler düzenler. Yeni Tiyatro binasının törenli bir şekilde hizmete verilmesi vesilesiyle Arnavutça (15.01.1953) “Zulumkar” ve “Hasanaginitsa” temsileri oldukça başarılı sunuldu, her iki temsili rejisör Todor Nikolovski yönetti. Nikolovski başarılı bir tiyatro yönetmeni olarak Azınlıklar Tiyatrosu’nda genç aktörlerin yetişmesinde önemli payı geçen yönetmenlerden biri sayılır.
Tiyatronun yeni binasında sunulan son iki temsilin hazırlanmasında gerekli olan teknik imkanların temin edilmiş olması, kolektifin sanatsal yönden yükselmesi ve ilerlemesinde önemli önkoşullar sayılır. Elverişli çalışma koşulları altında hazırlanan temsillerin kalitesi da artmış, sanatçılar arasında; Musa Halim, Şerafettin Nebi, Lütfü Seyfullah, Angelina Coni, Viktoriya Şiroka, Muharem Şahişi, Mahmud Dumani ve diğerlerin kaydettikleri başarılarını ayrıt etmek gerekir. Her iki oyun sunulduğunda Salon seyirciyle dop doluydu. O dönemlerde seyirciler bilet temin etmek konusunda sıkıntı çektiği bilinir. Tiyatronun reportuvar siyasetini geliştirmek için yetkililer sürekli, Tiyatro konesyine, dıştan işbirlikçi katması konusunda öneriler gelmiş. “Azınlıklar Tiyatrosu’nun geleceği parlak olacağı sezilmiş. Yakın gelecekte Tiyatro Ansamblosu’nun kaydedeceği yeni ve üstün başarılarına şahit olacağız, B. Satnkoviç’in “Koştanası” Arnavutça ve Koroviç’in “Ayşa”‘sı Türkçe sunulmuş her iki oyunun yönetmenliğini Todor Nikolovski hazırlamış”.
“Ayşa’nın gala temsili seyircilerin beklentisini sonuna kadar karşılamadığı gözlemlenmiş. Oyunda samimi ve inandırıcı anlatımlar, gereken canlılık, dinamiklik seyircinin beklediği seviyede olmadığı belirtilmiş. Raşid Beyin hizmetçisini canladıran Lütfü Seyfullah oyunu canlandırmada zorluk çekmemiş çünkü “Zulumkar” adlı temsilde de benzer bir rolü canlandırmıştı. Ayşa’nın arkadaşını oynayan Binnas tek yönlü karakteriyle pek ilgi çekici olmamış. Sabahat Cinoli başarıyla canlandırdığı Çingene rolü ile seyircinin beğenisi kazanmış. Hatice Hanımı oynayan Nacire Kemal bu rolünde “şablon oyun” tarzından kurtulamadığı kaydedilmiş. İbrahim rolüyle Sadullah Behiç “sahnede orijinal ve gerçekçi” bir rol sahnelemediği bilinir. Tiyatro eleştirmenleri de oyunla alakalı yazılarında oyunun yönetmeninden memnun olmadıklarını ifade etmişlerdir. Oyun esnasında sahnede sürekli aynı, tek yönlü estetik ve sanat tadı hissedildiği, adeta farklı karakterler sözkonusu olmadığı izlenmi bıraklıdığı şeklinde eleştiriler almış. 3 Haziran 1953 yılında Abduş Hüseyin’in yönetmenliğinde, Gogol’ün “Bir evlenme” adlı oyunun galası sunuldu. “Oyunun yönetmeni Gogol’ün hoş ironisini sezmiş, bu seziyi seyirciye de aktarmaya ve vurgulamaya başarmış”, oyunun metnindeki manevi duygular ve en önemli anlar seyircinin kolay anlayabileceği ve kavrayabileceği bir tarzda sahnelendiğinden dolayı, Gogol’un komedisi oldukça başarılı bir şekilde hazırlandığı” kaydedilmiş. Özellikle Potkalosin’in aşk ilanı ve dünürlerin gelmesinden önce yaşanan karmaşa oldukça başarılı yansıtıldığı kaydedilmiş.
Sebahat Cinoğlu üstlendiği (Agafya) rolünü doğru ve başarılı canlandırdı. Oyun süresince sanatçının sahnelediği duygusal davranışları Agafya’nın kişiliğini bir bütün olarak gözler önüne sergiledi. Abduş Hüseyin Potkalosin rolünü “kişisel özgüven, duygusal ve sağlam hareketlerle oldukça gerçekçi ve inandırıcı bir tarzda canlandırdı”. Şerafettin Nebi üstlendiği (Koçkaryov) rolünü rejisörün konseptine uygun bir tavırla canlandırdı”. Nacire Huseyini (Fyokla) ve Ninas Suleymani (Arina)’yı, her iki sanatçı kendine has kişisel tavır ve sahne davranışıyla oldukça gergin bir tavır sergilemesine rağmen, bir sanatçıdan beklenilen her şeyi sonuna kadar aynı tempoyla canlandırdıkları” dikkat çekilmiş. Lütfü Seyfullah (Anuçkin) rolünü çekici ve hafif komik yanıyla gözler önüne sergilediği, sağlam sahne hareketleri ve mükkemel mimikleriyle seyircinin beğenisini kazandığı” şeklinde değerlendirildi. Behiç (Kaygana) Ekrem Zekeriya (Jevakin) ve Musa Halim (Starikov)’u canlandırırken ,sağlam bir sanatçı sıfatıyla beklenenden fazla performans segilediler. Yardımcı rollerden birini canlandıran sanatçı Recep Zekeriya, basit ve hoş sahne hareketi ile oyunun bütünlüğünü oluşturan önemli simalardan biri olarak ayrıt edildi. 8 Haziran da tiyatro sanatçıları “Hasanaginitsa”, “Zulumkar”, “Bir Evlenme” ve “Koştana” oyunlarıyla ülke içinde turneye çıktı. Sözkonusu temsiller Gostivar, Debre, Struga, Ohri, Pirlepe, Köprülü, İştip, Koçana ve Radoviş şehirlerinde sunuldu. Kasım ayında, yine Abduş Hüseyin’in yönetmenliğinde Molier’in “Zoruna Hekim” adlı temsilin prömiyeri sunuldu. Oyunun yönetmeni, Molier’in ironisini-yergisini tam manasıyla anlamış, yaşamlarında aydın ve etkileyici bir iz bırakmak için kılını bile oynatmayanları, hayatta ders çıkartacak seçkin bir örnek olarak seyirciye takdim etmiş. Yönetmen, özellikle oyunun üçüncü perdesinde, komedinin gelişme süreciyle bağdaşan en önemli anları özenle ve dikkatle işlediği sezilir. Abduş Hüseyin (Zganarel) rolünü, sıradan bir zatın gelişen olaylar düğümünde tesadüfen doktor olma hikayesini komik ve gerçekçi tavırlarla canlandırdı. Özellikle komik hareketleri, beden ve yüz hareketleri, mimikler ve diksiyonu seyircinin ilgi ve beğenisini kazandı. Binnaz Süleyman (Martina)’yı canladırırken, ister hazırlıklı ister hazırlıksız olsun, bulunduğu her duruma uyum sağlamayı bilen becerikli, tek sözle erbap bir bayan karakterini sergildi. Şerafettin Nebi (Valer) üstlendiği rolü kişisel sahne becerisi sayesinde, rolün en önemli anlarını üstünlükle yakaladığını rahatça sahnede canlandırdı. İldis Hasanaga (Jaklin), Fahri Nezir (Lukas) üstlendikleri rolleri başarıyla gerçekleştirdiler. Ekrem Zekeriya, Lubomir Bumbik ve Lütfü Seyfullah, sahne hareketi ve konuşma tarzı, diksiyonu oyun gereği aktarılması gereken ironiyi-yergiyi, pek fazla zorlanmadan, üstün başarıyla seyirciye aktardıkları kaydedilmiş. Abduş Hüseyin’in yönetmenliğinde hazırlanan Bora Stankoviç’in “Koştana” oyununun prömiyer sonrası yapılan değerlendirmelerde Arso’yu oynayan Şerafettin Nebi en başarılı aktör olarak nitelendirildi. Musa Halim Mitke’yi “psikolojik yönden tam manasıyla kavrayamadığı” dikkat çekilmiş. Nezaket Yaşar (Koştana’yı) sahne duruşuyla, canlandırdığı rolle bağdaştığı dile getirildi. Oyunun yönetmeni Abduş Hüseyin bu oyunda “Vranye şehrin sırlarını ve cana yakın sıcak iklimi tam manasıyla hissettiremediği” kaydedilmiş. Oyunda diğer rolleri Ekrem Zekeriya, İdriz Emin, Bayram Taip, Lütfü Seyfullah, Bedri Laka, Lubişa Bunbiç ve diğerleri canlandırdı. Sahne tasarımından sorumlu Toma Vladimiroski oyun için gereken sahneyi tasarladığı dikkat çekilmiş.
3 Nisan 1954 yılında, Üsküp Azınlıklar Tiyatrosu’nun sahnesinde Abduş Hüseyin’in yönetmenliğinde hazırlanan, Molier’in “Jorj Danden” adlı eser Türkçe çevirisiyle oynandı. ”Oyunun yönetmeni bu oyunla ciddi bir reji becerisine sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı”. “Yönetmen aktörleri kolayca yönetiyor, sahnede doğal davranmalarını ve oyunda bir bütünlük sağlamalarını başarıyor”. Oyundaki baş rolü Corj Danden’i, oldukça etkileyici bir tarzda Ekrem Zekeriya canlandırdı. Diğer rolleri; Binnaz Süleyman, Recai Zekariya, Hacire Hüseyini, Behice Takaştiça, Bedri Lama, Kemal Laşa ile Abduş Hüseyin canlandırdı. “Oyunun ikinci perdesinde başlangıç sahnesinde hizmetçi Klodina ile Libe arasında gerçekleşen konuşma başarılı olduğunu düşünüyorum, Klodina’yı Behice Pakaştiça, Libe’yi ise Abduş Hüseyin canlandırdı. Bu sahne oldukça canlı ve ilginçti, izleyicinin beğenisini kazandı. Behice Takaştiça kaygısız, dertsiz, gamsız, neşeli, hayatta güler yüzlü ve neşeli görünen bir genç kızı canlandırdı”. Üsküp Türk Tiyatrosu, A. Ramzi’nin yazmış olduğu Şerafettin Nebi’nin yönettiği “Büyük kalpler” adlı piyesi sahneledi. Prömiyer “samimi ve derin bir humanizm eseri olarak değerlendirildi, Türk toplumundan oldukça ilginç bir konuyu ele alıyor, savaş esnasında İstanbul’da toplumsal yaşamdan kesitler aktarıyor. Büyük şehir ortamında sarsıtıcı bir sosyal dramı anlatır, ana konu kapitalizm toplumunda kadının konumu sözkonusu oluyor, namuslu, ahlaklı ve dürüst kadınlar dahi bu denli zor yaşam koşulları altında, hayatta kalma mücadelesi uğruna kötü davranışlarda bulunmak zorunda kaldıklarını vurguluyor.
Yetenekli aktör Şerafettin Nebi, oyunun yönetmeni olarak “baştan sona kadar metne sadık kaldığını, başarılı yönettiğini ispatladı”. Oyunu değerlendirenler dramatik anlarda da müzik eklenebilir mi? sorusunu sormuş. Bu oyunda Muhlis’i canlandıran Musa Halim’in başarıları ayrıt edimiş. “Arkadaşının hanımını ele geçirmek isteyen ahlaksız birini canlandırmak hiç de kolay değildi diyor sanatçı. Buna rağmen bulunduğu her uygunsuz durumda rolüne sonuna kadar sadık kaldı” şeklinde pozitif eleştiri aldı. Şerafettin Nebi bu oyunu yönetti, Dr. Regik rolünü başarıyla canlandırdı. Ekrem Zekeriya Mufid’i oynadı. Hacer Fetah Gelila’yı canlandırdı. Nezaket Yaşar Melike’yi, Lütfü Seyfullah Vedokt’u, Sebahat Cinoğlu Mis Davidson’u ve Mustafa Ramiz Ali Efendi’yi başarıyla canlandırdı.
14 Ocak 1955 yılında Türk Grubu, V. Nazor’un yazmış olduğu, Gukiç’in dramatize ettiği “Beyaz Geyik” oyunun prömiyerini sundu. Bu oyun aslında, Türk Tiyatrosu’nun çocuklar için hazırlamış olduğu ilk çocuk temsili sayılır. Çocuk hikayelerini içeren ilk çocuk temsilini 900 den fazla çocuk, temsili baştan sonuna kadar ilgi ve beğeniyle izlediği kaydedilmiş. İlk çocuk piyesi tüm Ansamlo ekibinin ve yönetmen Saşa Markus’un ortak başarısı sayılır. Beş perdelik çocuk oyununda bütünlük ve süreklilik sağlanmış. Hayvan simaları oldukça ilginç ve atik bir tarzda canlandırıldı. Hayvan simaları oldukça ilginç ve atik bir tarzda canlandırıldı. Toma Vladimirski’nin tasarladığı başarılı ve dekorativ sahne düzenlemesi, sahne ortamına ayrı bir canlılık kazandırdı. 19 Nisan 1955 yılında, Türk Grubu Dragan Dobriçanin’in “Ortaklaşa ev-daire” adlı komedi temsilin prömiyerini sundu. Aktör yetersizliği gerçeğinden hareketle bu oyunun başarılı olacağı beklenmiyordu doğrusu. Oysa tam tersi çıktı, komedide sıradan insanların günlük yaşamlarında karşılaştıkları daire-ev sorunu yer alır. ”...seyirci oyunu çok beğendi. Oyunun yönetmeni, insanların günlük yaşamlarında karşılaştıkları birçok sorunun komik boyutunu ele alması, izleyiciyi hem güldürü hem düşündürdü”. Oyunu değerlendirenler, aktörler arasından özellikle Boge Dedeyi canlandıran Musa Halim’in sahnede sergilediği başarlı performansını övgüyle ayrıt etti. Musa Halim oyun süresince kendine has ve otantik güldürü kabiliyetine sahip olduğunu ispatladı. (Dragişa)yı oynayan Şerafettin Nebi bu rolde, “adeta aktör olarak kendi kendini keşfettiği izlenimi bıraktı”; Hacer Feta (Lula) “bu oyunda sanatçı yeteneğini bir kez daha kanıtladı”; Sebahat Yaşar (Nata) “canlandırdığı kişinin karakteriyle tamamen uyum sağladı”; “Binnaz Salih (Pola Teyze)’yi oldukça başarılı takdim etti”; Cihat Yaşar (Pepi) “dış-fiziki görünüşüyle canlandırdığı kişiyle uyum sağladı”; Lütfü Seyfullah (Mişa) “beklenilen sonucu elde edemedi”. Oyundaki diğer rolleri; İdriz Emin, Mustafa Ramiz, Faruk Ograjden ile Ramadan Mahmut canlandırdı.
Türk Grubu “Cafer Beyin Hanımı” piyesini kabarık sayıda seyirci önünde kayda değer başarıyla sundu. Piyeste halkın sevdiği ve beğeniyle dinlediği halk şarkıları ve halk oyunları da ilave edilmesi, temsile bir başka güzellik katmış, eğlenceli ve neşeli bir piyes olmuş. Başarılı sahne tasarımı ve cesur bir rejisörün yönetmenliğinde hazırlanan sözkonusu piyes boş ve anlamsız bir temsil olmasından kurtarılmış. Lütfü Seyfullah bu oyunda canlandırdığı rolüyle seyirciyi adeta büyüledi, oyunun baş rollerini oynayan Nezaket Yaşar ile Sait Saiti‘de izleyicilerin beğenisini topladı.Türk Grubu sezon sonunda Perl Bak’ın “Kvey Lon” adlı romanına göre, Voymil Rabadan’ın dramatize ettiği “Doğu Rüzgarı - Batı Rüzgarı” adlı oyunun prömiyerini sundu. Oyunun adından da belli olduğu gibi, Doğu ile Batı insanları arasında yaşanan çatışmaları, geleneksel değerler ile çağdaş değerler arasındaki farkı anlatıyor. Oyunun yönetmeni Saşa Markus, “oyunun konusunu bizim seyircimze daha yakın bir şekilde ve kolay anlaşılır bir tarzda hazırlamış”. Oyundaki baş rolü; Ayten Salih canlandırdı. Şerafettin Nebi doktor Vang Kung’u oynarken, bu şahsın psikolojisini çok net bir şekilde seyirciye aktarmayı başardı”. Hacer Yakup, Meri adında modern, duygusal ve tipik bir Amerikalı bayanı, oyunda en başarılı rol olarak oynadığı” kaydedildi. Oyunun sahne tasarımını Toma Vladimirski, müziği Kiril Spirovski hazırladı.8 Azınlıklar Halk Tiyatrosu, kurulduğu andan itibaren sürekli başarı kaydetti. Genç, yetenekli, istekli ve hevesli genç kadrosuyla, başarılı rejisörlerle, sanat yönetmenleriyle, özellikle bazı piyeslerin sunuluşunda üstün başarılar kaydetti. Başarılı temsillerin başlıcaları; “Kvey Lon”, “Monserat” ve “Cafer Beyin Hanımı” sayılır. Yeni aktör elemanların işe alınmasına değin yayımlanan ilandan sonra, toplam aktör sayısı 38 çıkarıldı, her iki Ansamblo’nun aktör ekibi ihtiyacını tam manasıyla karşılayabilmek için bu sayının 40’a çıkarılması gerekiyordu. Bu amaç için kurslar düzenlenmesi planlaştırıldı, kurslarda eğitimci olarak ad yapmış tecrübeli kültür sanat ve tiyatro uzmanları tayin edildi. Seyirciyi tiyatroya çekmek amacıyla değişik konularda edebiyat ve şiir geceleri tertiplendi, her prömiyer öncesi oyun hakkında tartışmalar yürütmek, resim sergileri tertiplemek, “Haftasonu temsilleri” sunmak vb. etkinliklerin düzenlenmesi planlaştırıldı.
Mustafa Karahasan’nın “Suzana” adlı yayımlanmamış kısa romanını Todor Nikolovski başarılı bir tarzda dramatize etti. Seyirci oyunun metninden, yönetmenin hazırladığı ve aktörlerin sahneldikleri oyundan memnun kaldığını, ayağa kalkıp uzun süren alkışlarla ifade etmiştir. “Suzana” temsilinin prömiyeri çok başarılı geçti, oyunun fikri iyice işlenmiş, aktör ekibi içtenli çalışmalarıyla piyese bir bütünlük kazandırdı. Aktörler; Şerafettin Nebi (Ahmet Aga), Lütfü Seyfullah (Halim Aga), Cahit Yaşar (Aslan Bey), Nezaket Yaşar (Suzana), Hacer Yakup (Fatima) ve Sebahat Yaşar sergilediği oyuncu kimliğiyle “Suzana” piyesi başarılı bir oyun olarak kabarık sayıda seyirci kitlesini tiyatroya çekebilecek seviyede olduğu kanıtlandı.10 Oyunun prömiyeri 1 Ekim 1955 yılında sunuldu. 18 Aralık 1955 yılında, Türk Tiyatrosu’nın rejisörü Şerafettin Nebi’nin yönettiği, Ahmet Muratbegoviç’in “Rasema’nın Sevdası” oyununun prömiyeri sunuldu. Oyunun rejisörü Şerafettin Nebi “bu oyunda tüm sahneleri bir bütün olarak başarılya hazırladı. O ana kadar bu yetenekli aktör, rejisör olarak pek fazla bir başarı kaydetmemişti.”
Başlangıç yıllarında Türk Tiyatrosu’nın repertuvarında genellikle daha basit piyesler yer aldı, muhatap seyirci kitlenin tiyatro sanat anlayışına uygun ve kolay anlaşılır konuları ele alan eserler sahnelendi. Aktörler arasında Hüseyin Ahmet, Lütfü Seyfullah, Hacer Fetah ile Cahit Yaşar’ın başarıları ayrıt edildi. Genç aktör Süleyman Ahmet, canlandırdığı Reçko rolünde genç bir aktörden beklenilenden fazlasını verdiği bilinir. Lütfü Seyfullah “komik rolleri canlandırma becerisine sahip olduğunu defalarca ispatladı”. Hacer Fetah oynadığı Rasema rolüyle, “duygusal ve içi içine sığmayan, aşkı uğruna canını bile feda etmeye hazır olan, genç bir kızı başarıyla seyirciye takdim etti”. Cahit Yaşar, Rasim rolünü oynadı, bu oyunda aktör olarak üstlendiği her rolü başarıyla canlandırmayı becerdiğini bir kez daha kanıtladı. Oyunun değerlendirme yazısının sonunda Türk Ansamlosu’nun seçtiği bu tür repertuvardan memnun olmadığını dile getiriken, şimdiye kadar seçilen repertuvar siyasetini artık başka ve farklı bir yönde değiştirmenin zamanı geldiğini, daha yüksek sanat değeri olan piyesleri tercih etmesi gerektiğini dikkati çekilmiştir.
Çağdaş Türk şairi ve dram yazarı Necati Cumalı’nın yazmış olduğu 5 perdelik “Boş Beşik” adlı oyun tiyatro eleştirmenlerinden takdir “isteyen” değerden bir oyun olarak değerlendirildi. Üsküp Türk Tiyatrosu “Boş beşik” oyunuyla bir kez daha başarılarını kanıtladı, değerli ve başarılı bir temsile imza attı. Piyeste asıl sorun olarak göçebe hayatı yaşayan yörük kabilelerin yaşama tarzı ele alınmış, Yörükler artık ataları gibi bir yerden başka bir yere göçetmek istemediklerini, biricik oğlunu kaybeden bir annenin çektiği acılarını anlatır. Anne (Fatime) rolünü Hacer Yakup başarıyla oynadı: “Piyesin başlangıcından sonuna kadar talihsiz ve mutsuz Fatime’nin yaşadığı acı dolu duygularını oldukça etkilieyici bir tarzda seyirciye de aktardı”. Şerafettin Nebi, Binnaz Salih ile Lütfü Seyfullah da rollerini başarlı canlandırdı; “özellikle oyunun son sahnesinde talihsiz Ali’nin çektiği acılarına dert ortağı olduklarını, acılarını paylaştıklarını kanıtladıkları sahneler çok başarılı oldu”. Saşa Markus’un bu oyunu hazırlaken gösterdiği reji ustalığı da takdirle karşılandı,Toma Valdimirski’nin sahne tasarımı ve Jivko Firfov’un hazırladığı müzik de başarılı olarak değerlendirildi.
Sezon sonuna doğru, Türk Tiyatrosu Mişo Kranyeç’in “Cinayet Yolu” piyesin prömiyerini sundu. Bu temsil, dönemin tiyatro eleştirmenleri, Türk Tiyatrosu’nun sahnelediği en başarısız temsillerden biri olduğuna dikkat çekmiştir. Prömiyer bize neyi gösterdi? Öncelikle aktör kolektifin dağıldığını, aktörlerin ayakları adeta yere değmediğini ve üstlendikleri rollere giremediklerini, bağdaşamadıklarını, kendilerini bulamadıklarını gösterdi; şeklinde yorum yapılmış. Şerafettin Nebi, Cahid Yaşar ile Hacer Yakup (Eva) aktörler açısından başarılı oldukları dikkat çekilmiş. Öteki aktörler ve giydikleri kostümler ise oyundaki zaman dilimini hiç de yansıtmıyordu, bu da oyunun sahne tasarımı da başarısız olduğunun kanıtladı. Düşünceme göre Türk Tiyatrosu sanatçılarına bu başarısız temsil iyi bir ders olacak ve gelecekte bu başarısızlık bir daha tekrarlanmayacak.
Azınlıklar Tiyatrosu’nda aktörlerin sayısı azaldı, bu sorun tiyatronun fiziyonimisini değiştirdi, amatör bir tiyatro grubu imajını verdi, prömiyerlerin sayısı azaldı, buna rağmen kalitede bir düşüş kaydedilmediği ve seyirciden kazandığı beğeni ve güvence asla yitirilmediği bilinir. Böylesi kötü durumlarda Arnavut Grubu, Türk Tiyatrosu aktörlerinin yardımı ve katkılarıyla ayakta kalmaya başardı. Azınlıklar Tiyatrosu’ndan birkaç aktör dışlandı, birçok yetenekli aktör ise Tiyatro’dan kendi isteğiyle ayrıldı. Bu durumda tiyatro amatör bir tiyatroya dönüşeceği görüşü ortaya atılmıştı. Durumun böyle olmasına kadro sıkıntısı yanısıra, dönemin güncel siyasi durumu da etkiliyordu, o dönemlerde Türklerin çoğu Türkiye’ye göç ediyordu. Tiyatro sadık seyiricisinden yoksun kaldı bu durum karşısında Azınlıklar Tiyatrosu’nun ayakta kalıp kalmama mücadelesi başladı.
“İnci Yaşlar” yarı boş salonda sunulan ilk prömiyer temsil sayılır. Oyunun hikayesi ‘’1001 Gece’’ masallarından seçmelerdir. Eleştirmenlerin değerlendirmesine göre, Türk Tiyatrosu’nun böylesi kalitesiz bir komedi oyunu seçmesinde hata yaptığını dikkat çekmiş. Aktörlerin üstün gayretleri ile bu oyun az da olsa başarıyla sunuldu. Hacer Yakup, Ramadan Mahmut, Müşeref Preka ile Binnaz Salih oyunun kurtarıcı kahramanları olarak değerlendirildi. Şerafettin Nebi bu oyunda üç farklı karakteri canlandırdı, baş rolü oynadı, reji ve sahne tasarımını üstlendi.
Molier’in “Skape’nin Dolapları” oyunun rejisörü Saşa Markus, Skapen’in insan olarak tüm yalan dolandırmalarını başkalarının çıkarlarını memnun etmek için, kendi çıkarları için yapmadığını kanıtlamak istemiş. Komedinin son sahnelerinde diğerlerine kıyasen Skapan insancıl-hümanist bir kişi olarak ön plana çıkar, buna rağmen canla başla yardım ettiği insanlar bile Skapa’nı kabul etmiyor, bu durum karşısında Skapan tek başına terkedildiğini hisseder, seyirciyle bütünleşmek, karışmak ister. “Skapan’ın Dolapları” adlı temsil Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nda sahlenmesi pozitif karşılandı. Lütfü Seyfullah (Skapen’i), sahne performansıyla canlandırdığı karakteri tüm yönüyle yansıttı, oyunun başlangıcından sonuna kadar hep aynı canlılıkla oynadı, Skapen’in tek başına yalnız kaldığında herkesçe terkedildiğinde hissettiği duygularını oldukça başarılı bir şekilde seyirciye aktardı. Bu rolü Lütfü Seyfullah’ın en başarılı rolü olarak değerlendirildi, seyirciye bir kez daha yetenekli bir aktör olduğunu kanıtladı, daha çok komik oyunlara yatkın olduğunu bu kez da ispatladı.Ramadan Mahmut, İdriz Emin, Şerafettin Nebi, Binnaz Sali, Hacer Yakup ile Hasan Bilal da kendi imkanları dahilinde üstlendikleri rolleri başarıyla canlandırdı. Bu oyunda (Leandır)’ı canlandıran, Muharem Niyazi gelecekte daha çok başarılı olacağına ümitvar bir oyuncu olduğunu ispatladı.
Bu yeni prömiyer hakkında diğerleri yanısıra şunları da belirtmek gerekir, Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nun repertuvarında canlılık ve ilerleme kaydediliyor, bundan dolayı Türk ve Arnavut Dramını tebrik etmek gerekir. Repertuvara yenilik ve canlılık getiren temsiller arasında “Skapen’in Dolapları” ve “Sokak Müzisyenleri” temsillerini anmak gerekir .
17 Nisan 1957 yılında Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nda tiyatronun yeni sezon çalışmaları hakkında aleni tartışma tertiplendi, tartışmaya kabarık sayıda kültür sanat yaşamından ad yapmış katılımcılar hazır bulundu. Tiyatro müdürü Şuko Avdoviç sunduğu kısa raporda Azınlıklar Tiyatrosu, kurlduğu 1950 yılından bu güne kadar 1.200 den fazla temsil sunduğunu, oyunları 100.000 den fazla seyirci izlediğini dile getirdi. Toplantı esnasında “Evli Çiftler”, “Cinayet Yolu”, “Koştana” temsillerinden alıntılar gösterildi. Toplantıya katılanların çoğu, Azınlıklar Tiyatrosu’nun profesyonel tiyatro olarak çalışmalarına devam etmesini dile getirdiler, bunu başarmak için her iki grupta mevcut 12 aktör ekibin, en az iki misli fazla artırılması gereği ortaya atıldı. Tiyatro çalışmaları hükümetin yerel idaresinden bundan sonra da finanse edilecek mi sorusuna, Azınlıklar Tiyatrosu, Makedonya Halk Cumhuriyeti’nin, eğitim ve kültür konseyi Cumhuriyet kurumundan finanse edilmesini gereği ortak bir fikir olarak ortaya atıldı, hatırlanacağı üzere Azınlıklar Tiyatrosu Makedonya’da bu tip tiyatrolardan ilk ve tek tiyatroyu teşkil ediyor.
Gelecek sezon için belirlenen repertuvar, genelde olumlu kabul edildi, fakat katılımcıların çoğu, repertuvar hazırlanmazdan önce, özel olarak repertuvarla ilgili kamuoyu tartışması düzenlenmesi faydalı olacağı dile getirildi, bu toplantıda repertuvara alınması önerilen her piyes hakkında ayrıntılı tartışmalar ve değerlendirmeler yapıldıktan sonra Türk ve Arnavut dramının repertuvarı belirlenmelidir.
Azınlıklar Tiyatrosu küçük bir ansambloyla çalışıyordu. Tiyatro yönetimi bu gerçeğin farkında olup, genelde tek perdelik oyunlar Trifkoviç’in “Tebrik ederim” ve Çehov’un “Nişanlanma” her iki piyes de hem rejisör, hem de aktörler tarafından dikkatle hazırlandı. Genel bir değerlendirme yapıldığında “Tebrik ederim” piyesi kaliteli tek perdelik oyun sayılır, bu tecrübden hareketle Nuşiç’in yazmış olduğu tek perdelik oyunları da rahatlıkla sahnelendi. Her iki tek perdelik oyun da kısa süreli olduğundan dolayı, daha bir tek perdelik oyun eklenmesi gereği görülmüş. Rejisör Şerafettin Nebi, “Her iki kısa piyeste de şahısların en karakteristik ve spesifik özelliklerini bulmuş”, oyunun gerçekçi anlarını vurgulamayı başardı, özellikle “Nişanlanma” aktörler üstlendikleri rolleri gerektiği gibi tasvir etmeleri için mantıklı bir yoldan yürümüş, unutmamak gerekir ki tek perdelik piyeslerde, aktör tecrübesi gerekir, normal dramlarda olduğu gibi. Rejisör üstlendiği görevinde “güvence ve samimiyet” kanıtladı, aktörler Stepan Stepanoviç (Nişanlanma) ile Spiro Grobiç (“Tebrik ederim”) temsilleri biraz gölgede kaldığı kaydedilmiş. Lütfü Seyfullah (İvan Vasileviç) bu rolünde kendini bir kez daha ispatladı, çok canlı bir Rus karakterini oynadı. Binnaz Sali’nin (Nataliya Stepanova) gösterdiği performans memnun ediciydi. Nezaket Ali (Sofka) “Tebrik ederim”‘de hizmetçiyi başarılı canlandırdı. Bu oyunda Azınlıklar Tiyatrosu’nun aktörlerinden Cemail Maksut (Stevo Grobiç’i) oynadı, standard kalitede Lütfü Seyfullah (Yoakim) ve Binnaz Sali (Mara)’yı oynadılar.
“İnsanlar” adlı dram, İkinci Dünya Savaşı esnasında Yahudilere yapılan soykırım meslesini konu eder. Oyunun yönetmeni Predrag Dişlenkoviç, kolektivin sağlamış olduğu mevcut şartlar altında, oyundan beklenildiğini elinden geldiği kadarıyla sahnelediğini belirtildi. Oyunun başarılı olmasında rejisörün yanısıra, şüphesiz ki oyunda iki baş rolü canlandıran Nezaket Ali ile Lütfü Seyfullah’ın da büyük katkıları olmuştur. Nezaket, Anne Smilka rolünü oynarken, uzun bir dönem sahneden ayrı kalmasına rağmen, sahip olduğu sanatçı yeteneği ile gelecekte daha da başarılara imza atacağını kanıtladı. Lütfü Seyfulah, Mitar rolünü başarıyla canlandırdı, bununla aktör olarak sadece komik karakterler değil, trajedide de başarılı olduğunu ispatladı, bu becerisini “İnsanlar” ve “Skapen” oyununda canlandırdığı rolleriyle de bir kez daha ispatladığı eleştirmenler tarafınca dikkat çekildi. Şerafettin Nebi (Saşa)’yı oynadı. Binnaz Sali (Simon), Cemail Maksut (Filip) rolüyle genç aktör olarak daha çok şey verebilecek kabiliyete ve yeteneğe sahip olduğunu kanıtladı, Müşeref Preka (Çaça), İdriz Emin ise (Stefan’ı) oynadı.
Azınlıklar Halk Tiyatrosu dahilinde, Türk Tiyatrosu sezon çalışmalarını dördüncü prömiyer “Aliş” oyunuyla tamamladı, Hüseyin Süleyman’ın yazmış olduğu melodramın ana konusu tarihi olaylara ve ad yapmış tarihçilere adanmış. Yazarın ilk tiyatro eseri olmasına rağmen başarılı kabul edildi, Türk Tiyatrosu repertuvar siyasetine yenilik ve ferahlık kazandırdı. Piyeste kullanılan sahne dili, seyricinin ilgisini çekti. XIV. yüzyıla ait bir aşk hikayesi alnatılır, bol bol folklorik öğeler, halk ozanlarından şiirsel metinler, hikayeler, temiz ve anlaşılır bir sahne dili ile sunulması, Türk Tiyatrosu’nda seyrek işitilen bir sahne dili olduğu dikkati çekildi. Piyesteki olay (Bulgaristan’ın) Lom şehrinde yaşanır. Zeynep, Aliş’e aşık olur, babası ise fakir bir balıkçıyla evlenmesine izin vermez. Aliş bu karşı koymalarla baş edecek güce sahip olmadığını hissettiği için şehri terketmeye karar verir. Üç yıl sonra Zeynep’in ebeveynleri ölür, Zeynep falcısıyla birlikte Serez’e gidip,Aliş’i aramaya koyulur, orda Aliş’in İstanbul’da olduğunu öğrenir. Tüm ümitlerini yitirdiğini zanettiği anda, bir şans eseri iki aşık karşılaşır. Oyunun rejisini Lütfü Seyfullah ile İdriz Emin hazırladı, her ikisi de oyunun ruhuna bağlı kaldı, oyundaki olayları oldukça gerçekçi bir tarzda sehneledikleri ilginç oldu.
Bu oyunda özellikle birinci perdenin son bölümü ve ikinci perdenin başlangıcı oldukça başarılı geçti, aktörlerin hemen de hepsi yaratıcı-üretici sahneler canlandırdı. Binnaz Salih (Zeynepa) rolünü belirli ölçüde özgüvensiz oynadığı belirtildi, monologlarda ve “psikolojik kontraslarda” başarılı olduğu dikkat çekildi. Oyalı şamiyle yürttüğü monolog oldukça başarılı oldu, “insan inandığı sürece yaşıyor”, “İnsanı heyecanlar, tutkular ayakta tutar” vb. konularda falcıyla birlikte yürütülen diyaloglar da başarılı geçti. Lütfü Seyfullah (Kahya Ali-Aga) ve Müşeref Lozana-Preçiç (dadı Nazlı), piyesin taşıyıcıları olarak değerlendirildi, güldürü ve mizahi sahneleri üstün başarıyla canlandırdılar; Lütfü Seyfullah, aktör yeteneği ve inandırıcı sahne konuşmasıyla dikkat çekti, oyundaki rolüne eşlik eden partnörü Müşeref Lozana da ondan geri kalmadığı dikkat çekildi. Cemail Maksut (Aliş)’i genelde başarılı canlandırdı, telafuz ettiği mısralar zaman zaman renksiz olduğu kaydedildi.
Bu oyunun eleştirmeni, Zeynep’in en yakın arkadaşını canlandıran, Ser Kadısı’nın kızını oynayan Ayten Salih’in aktör yeteneği özellikle ayrıt edildi. Ayten sahneden üç yıl uzak kalmasına rağmen, üstlendiği her iki rolü de üstün duygusallıkla ve müthiç bir sahne güvencesi ile canlandırdığı belirtildi. Şerafettin Nebi (Nalbant)ı canlandırdı, güçlü ve yetenekli bir sanatçı imajı sergiledi, Fehmi Grubi (Mehmet -Aga) rolüyle ve Ramadan Mahmut (Ahçı) rolü yeterince sempatik oldu.
Tiyatro, “Bratstvo” sinema salonunda temsil sunduğu dönemlerde oldukça sıkıntılı günler yaşadı. Film gösterimleri yüzünden tiyatro temsilleri sunmak için çok az vakit kalıyordu. Bu sorunu aşmak için yetkililer sinema dahilinde, Tiyatro temsilleri aralıksız sunulmasını sağlayacak yedek olarak küçük bir sahne açılması gereği çok defa dile getirildi.
Türk Tiyatrosu, 1958 yılında, Stevan Sremaç’ın “Zona-Zamfirova” adlı oyunla ikinci prömiyerini sundu. Oyunun rejisörü Şerafettin Nebi oyundaki tüm rolleri başarılı bir şekilde dağıtmış olmasıyla oyundaki atmosferi yakaladığı görüldü. Müşeref Preka (Doka) rolüyle sahnede en belirgin rollerinden biri olarak değerlendirildi. Lütfü Seyfullah, her zaman olduğu gibi bu oyunda da oldukça temperament-hareketli ve komik bir rolü canlandırdı, aktör olarak sahip olduğu sanatçı yeteneğini ve imkanlarını sergiledi. Nezaket Ali (Vaska) rolünü, biraz çekimser olmasına rağmen genelde başarılı canlandırdı. Ramadan Mahmud (Mane)yi, tüm kalbiyle ve sanat yeteneği ile canla başla oynadı, bu yüzden eleştirmenlerden ve seyircilerden takdirle karşılandı. Şerafettin Nebi (Zamfir) rolünü oynadı, bu oyunda rejisör kimliği yanısıra, oyuncu olarak da kişisel katkılarını sundu, aynı zamanda oyunun sahne tasarımını da senografiyi de hazırladı. Şerafettin’in rolü hakkında eleştirmenler, “sanatçı kimliğini tam yerinde vurguladı” dedi. Sahne tasarımı için ise, basit, fakat ilgi çekici istenilen ortam yanstıldı. Ayten Salih (Zona)’yı oynadı, oyunun başlangıç sahnelerinde “bir süre statit kaldığı”, oyunun ikinci yarısından sonra “aktör olarak kendini daha rahat” ifade ettiği belirtildi. Oyunda diğer rolleri; Binnaz Salih (Taska), Fehmi Grubi (Manulaç), İdriz Emin (Kote) ve diğerleri oynadı, oyun hakkında genel izlenimler pozitif olduğu kaydedildi.
Türk Tiyatrosu, bu sezonun ikinci prömiyerini, Çeh yazarı Pavel Hanuş’un yazmış olduğu “Buradan bir genç insan geçti mi?” adlı oyunu dopdolu salon önünde sundu. Oyunun rejisini ve sahne tasarımı, senografyayı Saşa Markus hazırladı. Tiyatro severleri Türk Tiyatrosu’nda alışılagelmiş melodramlara kıyasen yepyeni bir oyunu izleme olanağı buldu. Seyircinin ilgisini çekmek için, oyunun rejisörü bu sefer metnin mizahi bölümüne pek fazla önem vermemiş, komik-güldürü motiflere fazla önem vermiş. Rejisör Saşa Markus üç perdelik oyunda her sahne için yapıcı bir oyun hazırlamış. Şerafettin Nebi bu oyunda en kompleksli ve sorumlu rollerden birini üstlendi. O bu oyunda bir kılıktan başka bir kılığa girerken, farklı insanların farklı duygularını, hislerini yansıtmak zorundaydı, canladırdığı karakterlerin beklentilerini hayallerini, Boja’nın emellerini başarılı bir şekilde yansıttı. Şerafettin Nebi bu oyunda sahnede en başarılıydı. Binnaz Salih, bu oyunda kadın baş rollerinden birini canlandırdı, temperamenthareketli kızların davranışlarını mizahi sahnelerle başarılı bir şekilde canlandırdı, sant yeteneğini bu kez de gözler önüne sergiledi. Komik rollere fazla yatkın olan Lütfü Seyfullah, bu oyunda da önceki oyunlarda sergilediği başarısını bir kez daha kanıtladı. İdriz Emin, üstelndiği rolü çekingen oynadığı kaydedildi.
İlhami Emin değerlendirmesinde diğerleri yanısıra şunlara dikkat çekmiş; “Kadıncık ve Evlenme” oyunun prömiyeri Türk Tiyatro grubunun başarısız temisllerinden biri olduğunu kaydetmiş, aktörler oyundaki atmosferi tam manasıyla yansıtamadıklarını, Yovan Steriya Popoviç’in mizahi, komik özelliklerini ve sahne dili beklenilen seviyede olmadığını belirtmiştir. Oyunun son sahneleri, izleyiciler sanatsal bir gösteri izlediğini yazmış. Rejisör Todor Nikolovski, tecrübeli bir rejisör olması yanısıra, mevcut kadro ekibini, göz önünde bulundurarak oyunla daha büyük bir şey yapmaya imkan olmadığı dikkat çekilmiş. Aktörlerin kötü hazırlanması, metnin öğrenilmemesi, sahnede güvencesiz hareketler ve kötü tercüme, bu oyundan fazla birşey hazırlanmasını engeleyen temel unsurlar sayılır. Nezaket Ali (Genç kızı) oynadı, tam manasıyla oyunu fiyaskodan kurtardı. Nezaket’in sahnede sergilediği özgüvenci seyircilerin beğenisini ve saygısını kazandı. Şerafettin Nebi bu oyuna ışık saçan ikinci önemli şahıs. Delikanlı genci üstün başarıyla canlandırdı, özellikle pantomima sahneleri oyuna bir canlılık kazandırdı. Lütfü Seyfullah (Dönürcüyü) pek fazla zorlanmadan oynadı, İdriz Emin (Dönürcü’nün babasını) ifade tarzında farklı nüyanslar sergiledi. Binnaz Salih ile Müşeref Lozana ikişer küçük rolle bu oyunda standard bir sanatçı kimliği ifade ettiler. Oyunun eleştirmeni, aktörlerden daha fazla girişimci olmalarını, seyircinin beklediği ve izlemeye alıştığı tarzda oyun sunmaya gayret göstermelerini dikkat çekti. Sinema gösterimleri araya girinceye kadar Türk ve Arnavut Ansamblosu haftada üçer temsil sunuyordu. Sinemada film gösterimleri için ayrılan seanslardan dolayı zaman darlığı yüzünden temsillerin sayısı azaldı. Bu sorunu aşmak için Yöresel Halk Heyet’in kararıyla, yeni tiyatro sahnesinin hazırlanması için toplam 5.000.000 dinar temin edildi.
Azınlıklar Halk Tiyatrosu’nda Türk ve Arnavut Dramı’nda toplam 11 aktör görev yapması yanısıra, çalışma atmosferi ve hevesi oldukça yüksek bir seviyede olduğu bilinir. Türk grubundan 4 aktör, Arnavut grubundan 7 aktörle birlikte yılda Türkçe ve Arnavutça toplam beş prömiyer hazırlaması gerekirdi. Hazırlanan her prömiyeri yaklaşık 400 seyirci izledi. Zamanla seyircinin ilgisi azalmaya başladığı bilinir. “Sokak Müzisyenleri” adlı piyesi iki yıl ardarda repertuvarda yer aldı. Özverili ve ümitvar çalışmalarla Azınlıklar Halk Tiyatrosu dönemin kültür meşalesini oluşturuyor, geleceğe ve ileriye doğru sağlam adımlarla ilerlemeye devam ediyor.